Çevrende hiç mucize olmuyor mu
yoksa senin gözlerin mi perdeli? Bugün işe geldiğimde mesai başlangıcına 15
dakika vardı. Bahçede dolaşıp gireyim dedim. Başladım yürümeye, yürürken de
günlük niyetlerimi yapmaya, şükürlerimi etmeye. “Günün mucizelerini mutlulukla, huzurla,
bereketle seçiyorum” bir yandan da esma-ül hüsna (yaradanın
isimleri) çekiyorum. Ya Vedüd, ya Fettah, ya Rahman… Mucizelerin her yerde
olduğunu düşünürken bir yandan da bugünün mucizesi nerede acaba diyordu zihnim.
Bir ağacın üzerinden bir küçük kedi kafasını uzattı ardından bir diğeri. Yaklaştım
yanlarına, bir yandan da kaçarlar mı diye düşünüyordum. “Merhaba” diye sevgi
dolu seslenerek geldim yanlarına ve gözlerinin içerisine baktım. İşte günün
mucizesini görmüştüm: dut ağacında iki küçük kedi. Belki çevremizde bunun gibi
bir sürü mucizeler olurken biz o kadar yükseklerde arıyoruz ki göremiyoruz,
sezemiyoruz, kıymetini bilemiyoruz.
Sabah gözümüzü açtık, gördük mucize
Duyduk, kalktık, tuvalete gittik mucize
Sevdiklerimizin cıvıldaşmaları mucize
Mutlulukla kahvaltı etmek mucize
Farkına varmak, öğrenmek mucize…
Ve daha sayamadığımız yüzlerce
mucizeyle karşılaşmamıza rağmen, hayır kabul etmeyip bunları daha büyük
mucizeler peşinde koşarken heba ediyoruz hayatlarımızı. Verilen nimetlerin
değerini bilemiyoruz. Hep bardağın boş tarafı dikkatimizi çekiyor. Yarıya kadar
bizim içtiğimizi, aslında diğer tarafının da dolu olduğunu görmüyoruz. Ben lisedeyken
arkadaşlarımın canı sıkkın olduğunda; onlarla sohbet eder ardından da onları
camın kenarına götürür, gözlerini sıkıca yummalarını ve ardından açmalarını
isterdim. Karanlığın ardında aslında parlak bir güneş olduğunu sadece ona
gözümüzü kapattığımızı söylerdim. Hoşlarına gider daha iyi hissederlerdi. Çünkü
bazen
bildiklerimizi hatırlamaya, bir daha duymaya ihtiyacımız olur.
Güneş, ışık, mucizeler hep var sadece gözünü aç, göreceksin…
Sevgilerimle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder