Çakıl doğduğundan beri aynı
bahçede yaşıyordu. Sahiplerini çok sevse
de bazen içini engel olamadığı bir merak kaplardı:
-bu bahçenin dışı nasıldı?
-nasıl yemekler, nasıl canlılar
vardı?
-renkler, ağaçlar, kuşlar farklı
mıydı?
Aklına hep bu sorular gelirdi.
Düşünmek onu daha da üzerdi. Çünkü bu bahçenin duvarları çok büyüktü. Kapısı da
hep kapalı durur veya hızla açılıp kapanırdı. Çok mutlu olduğu ve oyunlar
oynadığı zamanlarda bunları unuturdu. Bu düşündüklerinden de utanırdı. O kadar
iyiydi ki sahipleri; onun sevdiği mamaları alır, onunla saatlerce oynar ve
severlerdi. Bir köpeğin sahip olabileceği en güzel şeylere sahipti. Ancak merak
öyle bir duyguydu ki kendine engel olamıyordu.
Yine bir gün bu düşüncelere
dalmışken kafasını bir kaldırdı bahçe kapısı açık. Kalbinde sevinç vardı ve
patileri heyecanla titriyordu. Ne yapacağını bilemez halde etrafa bakınıyordu. Bir
anda aklı başına geldi ve dışarı doğru koşmaya başladı.
Evet işte dışardaydı.
Ne yapacağını bilmez halde koştu koştu. Mutluluktan hiç durmuyor hep koşuyordu.
Renkler daha canlı, ağaçlar daha yeşil, insanlar daha neşeliydi sanki. Evin
karşısındaki parkı geçtikten sonra bir deniz kenarına çıktı. Ne kadar mavi ve
büyük diye düşündü. Kokusu daha önce hiçbir yerde duymadığı kadar güzeldi.
Harika hissediyordu. Sahip olduğu sevgi yetmez gibi bırakmıştı kendisini
özgürlüğe. Gerçekten ne kadar mutlu olmuştu böyle. Anın tadını çıkarayım diye düşündü. Derken
yeniden koşmaya başladı. Bu sefer sahilde koşuyordu. Birden bir koku duydu bu
taze simit kokusuydu. Sahipleri hafta sonu alırdı genelde ve tadını da bilirdi.
Simitçinin önünde durdu şirinlik yaptı
ama simitçinin umurunda bile değildi. Neyse
ki simit alanlardan birisi fark etti ve ona bir parça simit attı. Ohhh harika
bir gün ne güzel keyif yapıyordu. Deniz kenarında simit keyfi mükemmeldi. Dolaşırken
çok susadığını fark etti. Sahildeki suya yaklaştı ve bir yudum aldı. Almasıyla
püskürtmesi bir oldu. Bu su tuzluydu. Bu da ne böyle su içemeyecek miyim yani
diye düşündü. Havladı, insanların suratlarına baktı. Ama hiç kimse varlığını
bile fark etmedi. Ne istediğini anlamadı. Etrafa bakınırken bir kuşun bir
kaptan su içtiğini gördü ve belediyenin sokak hayvanları için koyduğu suyu
görüp, içti. Sonunda suya ulaşmış ve susuzluğunu gidermişti. Şimdi de aslında
küçük bahçesinde sahiplerinin onun için ne kadar mükemmel bir hayat
oluşturduğunu düşündü ve özledi onları.
Bu düşüncelerle dururken karşıdan hızla
büyük bir köpeğin üzerine doğru öfkeyle koştuğunu gördü. Arkaya doğru hızla
koşmaya başladı ama arkasındaki köpek çok hızlı koşuyordu. Korkuyordu ve çok
terlemişti. Bacakları neredeyse durmak üzereydi, gücü tükenmişti. Tek bir adım
atacak hali kalmamıştı. Köpek vahşice havlayarak geliyordu ve durmaya niyeti
yoktu. Korkudan ve pişmanlıktan nefes bile alamıyordu sanki. Tam arkasındaki
köpek ona saldıracakken bir mucize oldu ve birisi onu kucakladı. Sonunda birisi
kurtarmıştı onu minnetle yüzüne baktığında onun sahibi Gizem olduğunu gördü.
Yalamaya başladı. Dile gelip ondan defalarca özür dilemek istedi. Nerelere
gittin Çakıl dedi Gizem onu bulmanın sevinciyle. Öfkesini unutup sarıldı
köpeğine ve çakıl da dışarısının kendi bahçesinden daha iyi olmadığını
anlamıştı. Huzurla, mutlulukla döndüler evlerine.
Sevgilerimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder