Yağmur ile ıslanmış müthiş bir orman. Güneş bile giremiyor.
Kocaman ağaçlar. Her yeri sarmış yosunlar. Yeni yıkanmış renkli meyveler gibi
parlayan otlar dolanıyor ayaklarına. Islak, taze bir koku yayılmış. Genzini
yakan bir huzur var.
Kimseler yok etrafta , ayaklarının basışı ile çıtırtılar duyuluyor. Bu çıtırtılara, seslerden korkan kaçan hayvanların gürültüleri karışıyor. Rüzgar bir huşu ile esiyor. İnceden inceden sesi duyuluyor. Kendini daha da gösteriyor saatler ilerledikçe.
Gökyüzünde parti başlamış dans eden bulutlar yerini çoktan
almış. Ünlü bir ressamın olağanüstü tablosuna bakar gibi seyredalıyorsun.
Zaman durmuş. Saatler unutulmuş. En yoğun duygular
sıyrılmış, yıllardır yakamıza yapışan travmalar terk etmiş ruhumuzu, yüreğimizi.
Omuzlarımız bırakmış tonluk yükleri. Bir kere geldin bu hayata bırak Allah
aşkına Eyvallah de yoluna devam et. Otur bir manzarada geldiğin
yol için; tırmandığın yokuşlar için teşekkür et kendine.
Yokuşların üstesinden gelmenin yanında yokuş aşağı inerken
de temkinli, özgüvenli oluşun için şükran duy kendine. Hep çıkış hep iniş yok
hayatta hepsi bir bütün bu puzzleda. Yoksa tamamlanmaz ki enfes manzara…
Kırmızı bir dağ çileği ile ağzını tatlandır. Bir kuş
cıvıltısı ile resitalin tadına var. İşte sundu sana yine hayat bir dolu mucize,
hediye. Haydi sen de iyi bak kendine. Yoksa nasıl çıkar bunca güzelliğin tadı
bu evrende?
Sevgiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder