IŞILTILAR

 

Pembe ve turuncunun dans ettiği bir akşam üstüydü. Gökyüzünde bir panayır vardı. Renkler sadece parıldamıyor sanki şakıyordu da. 


Dile gelmişti gökyüzü. Coşku heyecan ve sevgiye yayıyordu evrene. Hepsi itaat etmişti. Tüm her şey susmuş bir Vals gösterisi başlamıştı. Renklere sıcacık melodiler eşlik ediyordu. 

Etraf alacakaranlığa teslim olurken gökyüzü gel de al rengarenk boya kalemlerimi diye meydan okuyordu. Derken bir uğultu koptu şiddetli bir rüzgar çıktı. Renkler koşarak uzaklaşmaya başladı. Ardına bile bakmadan koştular koştular. Gökyüzü önce alaca karanlığın griliğine sonra da zifiri karanlığın krallığı'na boyun eğmişti. 


Kaf Dağı'nın ardından renklerin sesi duyuldu.  -sabaha arkamıza Güneş'i de alıp daha güçlü geleceğiz diyorlardı. 


Rüzgar ise güçlü çıkmış ve etrafı uğultulu tepeye dönüştürmüştü. 

Uğultulara karanlığın varisleri çakalların sesleri de dahil olmuştu. Zifiri karanlığı bir şeyle süslemek gerekti ama ne olabilirdi? Tabii ki de yıldızlar. 


Gökyüzünde bir ışık ordusu oluştu ne güneş gibi güçlü ve çok ışıklıydılar ne de gece gibi kapkara olup ruhlarımızı sıkıyorlar. Onlar çöplükte açan zambaklar gibi umut vaat ediyordu. 


Umut ve ışık bir damla bile sızsa zifiri karanlıklara yırtardı tüm siyahları. Bir ışıltı ile peritozu serperlerdi dünyaya. Tüm dünya da hayranlıkla izlerdi bu güzel Işık gösterisini. 

Karanlıklarınız pırıltılı, ışıklarınız rengarenk olsun.


Sevgiler... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Adbox