Masumca akan bir dere içine tek bir atık karışmamış bereketli toprakların üzerine özgürce akıyor.
Mütevazi taşlar var içinde öyle güzeller ki sizce elmaslardan ne eksiğimiz var ki diye soruyorlar. Etrafta koşuşturan çocuklar oyuncağa değil ama akranlarıyla yaratıcı oyunlara sahipler. Hedefler büyük değil amaç faydalı olmak ve mutlu sade bir yaşam sürmek. Metropol çocukları gibi her yerinde eğreti duran hedefler yok. Onun bunun yapıştırdığı ve ona hiç uyumayan yüzlerinde sanki her gelen bir makyaj boyası sürmüş de boylar küçük yüzler büyük kadın boyaları ile dolu çocukların yüzleri gibi değil. Çocukların hayatları sade, duygular yalın, yaşamlar allı pullu değil. Uzakta bir kaval sesi duyuluyor karmakarışık notaların birbiriyle alakasız enstrümanlarda buluşması gibi değil. Yüreğine akıyor yapıldığı ağacın yalın hikayesi gibi. Yürek biliyor hırpalamaya gerek yok kapısını, içeriden sakince açıyor.
Dışarıdan gelen gürültülü müzikler gibi değil ne dediği anlaşılmayan yabancı dilde bir şarkı dinler gibi hissettirmiyor.
O dağlar tepeler ovalar hakim bu tınıya bütünleşiyorlar müzikle. İddiasız ama içli Anadolu'nun bütün yaşanmışlıklarını kökleri ile içine çekmiş ağacın yaşanmışlıkları var sesinde. Sizce de iddiasız hayatlar mutlulukta daha iddialı değil mi?
Aynı türkülerimiz gibi coğrafyanın iddiasız ama özümüzün hayat izimize yansımasıdır. Türkülerimiz gibi masallarımızın heyecanı gibi aşıkların tatlı atışması gibi hayat böyle iddiasızca çok güzel değil mi?
Sevgiler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder