Bir doğum süreci; göbek
kordonlarının kesilme vakti geldi. Annelerin zorlandığı zamanlar başladı.
Çocuğunu kreşe, okula bırakmak zorunda kalan birisi bu duyguyu en iyi tanımlar.
Yüreğiniz parçalanırken dik, kararlı, tutarlı olmanız beklenir.
Çığlık çığlığa çocuğunuz
yanınızdan alınırken, size “anne beni bırakma” derken nasıl sakin ve kararlı
kalabiliriz ki? Bunları hepimiz yaşadık. Çocuğu içeriye gönderdikten sonra
belki de ilk kez içeriyi dinledik hala ağlıyor mu diye öğrenmek için. Dışarıda
bir köşeye sığınıp sessizce akan gözyaşlarımızla kim hasbihal olmadı ki?
Yüreğiniz sızlarken sizden Alman
dadı gibi soğukkanlı, duygularından arınmış olmanız beklenir. Evet belki
doğrusu budur. Ancak bazı doğrular canımızı yakmaz mı? Yüreğimizle mantığımızın
arasında daran peran hale düşmez miyiz? Ahkâm kesen, nasihat veren çok olur. Bu
sırada son ihtiyacımız olan ise budur.
İnsanın mantığa uygun olanları
bilmesi ile yüreğini bunlara razı etmesi başka şeylerdir. Üzerinden yıllar
geçse de o günleri hatırlayıp yüreği sızlayan, yangınlara atılan bir anne
olarak sizleri çok iyi anlıyorum. Bu gelgitleri, suçluluk duygularını hepimiz
yaşadık ve yaşıyoruz. Biz ilk değildik sizler de son olmayacaksınız. Aynı
duygulardan geçmiş veya geçiyoruz. Yani yalnız değilsiniz.
Sizi güzel, yaralı
yüreklerinizden öpüyorum. Yeni öğretim yılı hepimiz için keyifli, neşeli,
başarılı olsun.
Sevgiler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder